Thursday, October 21, 2010

Kuştluk etme emice, dime öyle.

Kuşluk vaktini sevin buyurmaz mı Kuvvacı Fikri
bir gün? O gün
kurudu suyu günbatımı rakılarının.
Elyevm zeytinin ezildi ruhu bir tuhaf çekirdek üstünde
de, içini yalmavuz ecinniler bastı bastı ezinenin.

Olup olup bitmezken bunların envai çeşit türü, günler günü
bir gün Kuvvacının nuru çerkez karı kayıp kırdı çarşıda leğenini.
Yattı boydan boya -havvanın olmasın varsın- ademin çamurunda
oysa kuşluk vakti çıkmıştı yazık hamamdan boydan boya yunup bir güzel
boydan boya yatası Kuvvacınan, de işte olmadı.

Olmadı Çerkezin çocuğu çocuğu dolayısıyla olmadı Kuvvacının
boydan boya kırık leğenden yatsa yatsa bile boydan boya
hangi kuşluk vakti, rakısız elbet çünkü etmez fark olsa da rakılı.

Günbatımı rakısı! Ey! Nelere kadirsin, fikrisin, çerkezsin bile,
belki tatar. Keşke tatar hem de özellikle.

Kuvveden fiile derler değildir emme öyle.
Belki hem de
Kuvvadan Fikre, Fikriye
olsadır acep?

No comments: