Sunday, April 15, 2012

Kefeyrûk gariplikleri # 1

Kefeyruk, ne mevsim olursa olsun, akmazmış da dururmuş gibi sessiz geçen bir ırmağın koynundadır. Garipliklerin ana yurdudur anlayana. Ne ki, herkesi almazlar içlerine; anlayış göstermek gerek. Sokmazlar köye, bir çitle çevrilidir, inanmazsınız.

Uzaktaki akrabalara yemin billah söz verdirilip sızan bir dizi şey vardır, onlar dahi kapalı kutudur. Başı varsa sonu tuhaftır. Sonu bir yere varacak sanırsın, başı unutturur insana nihayetinde.

"Kadim iki tepeye yaslı armudi kefeyi gördükte, Sultan Gazi, bir buyruk buyurmuş." rivayeti nicedir yörenin malı olmuş mesela. Oysa ne bir ferman çıkmış bu yönde bir yerlerden, ne çabalar sonuç vermiş bilinen Çelebi seyahatnamelerinde küçük de olsa bir ipucu bulma gayretleri vesaire. Sultan kim, niye Gazi belli değil. Buyruk ne demiş, bilen yok. Kefe Buyruk gide gele olmuş Kefeyrûk.

"Basitler", dışa sızmış birkaç olağanlıkmış. ilk sıradaki, niye Basitler denmiş diye sordurmaz bile.

Çobanın biri dönmemiş bir gün otlaktan. Sürü kendiliğinden köyün meydanında bitince, anlamamışlar önce, nedir.

Devrisi gün, ırmağın ikinci kıvrımında, su yanı yosunlu kocataşın üstünde, uçmasın deyi üstüne koca bir taş konmuş eski yazı bir risale bulmuşlar.

"Uçmak, çaredir vesselam. Eskaza..." kadarını okuyabilmişler.

No comments: