Tuesday, March 27, 2012

Akaran dip dop

Virüs Mektebi yaramaz Perşembeden sonra, Ardıç mahalline taşınmış. Görenlerin yalancısıyım.

Virüs dediysek, bilgisayar virüsü değil tabii. Elifi görse şırınga zanneden patojenlerden söz ediyoruz.

Onları, kaydırak taşlarının kör uçlarıyla dövmüş olmalıyız.

Qi

Fancus itti biyali.

Sunday, March 25, 2012

Sanki

Sanki kanki. How lame.

Kazmayalım burayı.

Burayı kazmayalım. Burayı kazmayalım.

Saturday, March 24, 2012

Muamma

Kurubakırbaşında yayılmışlar, kabak çekirdeklerini çıtlatırmışlar. Dolaklarını da mı açmışlar ne.

Kadınanam görmüş de bunları, hiç istillahını bozmadan geçmiş yanlarından, köye gitçem bohçası kolundaymış zaten.

Yıllar sonra yattığı yerden hâlâ suratlarına tükürecekmiş gibi bakıp, zaten onnarda ar olaydı öyle zümbük fıçısı gibi devirir miydiler kıçının yanaklarını dediydi.

Günahları boyunlarına, hiç hazzetmemiş bu ikisi birbirinden, ölene kadar.

Hiç anlamamışımdır niye kan kardeşi olmuşlar mahallede çocukken, ne zaman darılmışlar böyle kanlı bıçaklı.

Gönül işi miydi ki acep? Yoksa Bayat Pazarının ordaki hanın davası mı?

Friday, March 23, 2012

Ah ulan. Nedir bu?

Bunun nereye kadar uzanacağını ben de bilmiyorum işte. Kalasları uzatmışlar, çakmamışlar bile. Aralarından aşağısı görünüyor, derin, karanlık ve berbat bir koku yükseliyor küflü.

İlk gıcırtıda durakladım. Ödüm kokuya karıştı. Başka türlü olmasını beklemek beni gözünde büyütmek demek olurdu. Benim hele bu durumda hiç ama hiç büyüyecek halim yoktu. Halim berbattı daha doğrusu.

Beni kim buraya getirip yazdıysa allah kahretsindi onu. Eli kırılaydı. Ve kalas aralarından aşağı düşeydi kırıklar.

Işıklar yandı birden. Tuhaf ama yerde ne kalas vardı ne koku. Gıcırtı desen sıkı bir B&O setten geliyordu desem?

Ulan. O kırılası el yok mu, onu unufak etsem yeri ya, o yer burası değil. Ah ulan.

Sunday, March 18, 2012

Orda, yonga fabrikasının ilersinde.

Üftade'nin karanlığı hemâlem çark edip balıklama koluma girdi... Kıkırdadı.

Normal bir zamanda bundan biteviye gırgır çıkartabilirdim ama başım çatlıyordu.

Gide gele gün aşırı bir yerlere uçmuştum. Uykusuzluk, vır vır vır konuşmuş durmuş olmak ve serpme kahvaltı kıvamında dağınık başka şeyler, yıllardan beri kendi çevresinde ve iç kadastrosunda ufalıp duran kafamla kanlı bir porno çevirip duruyordu.

Ahh, dedim sıkı, gerçekten acınası bir haldi.

Çaktırmadan çakmağı çaktım. Aydınlansın keratanın karanlığı bir nebze.

                                                                                                                                           Gebze, 17 Teşrinevvel 166 (sic)

Thursday, March 15, 2012

Elkibend seraza

Şörüben kiyendi essah varid. Hikmeti devasa şarıp tiklesen.
Şarkı belirtendi ossaat ve imdi gönül karışmaz andan ötürü.

İççizik

İçim kara. Karam derin. Derim çizik.

Friday, March 9, 2012

Ah eden kendiden bulsun günahın

Yaşkıben ki ellerde gezerdim.
İdim de, yorum değil.

Yaşkabiz tılıpka kaderdir diyerek,
neyin, için, eden, peşinden taksit ve taksit
ödeyerek inlerce orcu, efareti
natamam, namertçe inletenduran...

O zaman bu zaman.

Her.

Min hayrin uayen.

Denmeyecek aminlerin duasını ben yazıyorum. Kim sandın.

Saturday, March 3, 2012

Bakınız şimdi

Gözleriniz ne kadar iri-dium. Sapır sapır saplandı kir-pi-kleriniz orama burama.