Sunday, December 2, 2012

dur-ma-dan

kesintisiz kıpırdayan gümbür gümbür bir akıntının
şıp şıp üste çıkan veya şapır şupur kıyıya vuran
tek tük kırıntıları... cümleler, sözcükler, kelimeler,
tamlamalar, eksiltmeler.

Friday, November 30, 2012

Döksüntü

bıraksalar uzunlamasına Emin abi,
şöyle döksüntü, ne bileyim,
ardından girse de levazım bekir onca mücadeleye
ah o hergele...
ah Emin abi.

Monday, November 19, 2012

Lute major

Maria Verdi.
Kattuya.
Krambos rendi.

Sunday, November 18, 2012

İlim, kitap...

Kendini Hesaplama Matematiği

Tuesday, November 13, 2012

Yoktu, vardı

Yapacak hiçbir şey yoktu.

Yok, yok, vardı!

Vardı varmasına da,
var olması ya da olmamasıydı
bütün mesele.


Sunday, November 11, 2012

Hemerkümp

Pabliksa işlere kafayı takmama kararını almıştın bir kere.

Hemerkümp ne işti peki?

Erken dönenlerin, erkek dönmelerin, er geç döneklerin kemer kısma politikası gereği
bir manevra, çoğu kez bir womanevra idi. Hatta Nevrasteni kurbanlarına 'Nevra ablanız size kurban olsun' kartpostalı tasarlamıştık da içinde postal geçiyor ayıp olur diye karttırdı gittiydi.

Ulan allah sizin belasını versin be.

Selamün kavlen ve selamün aleyküm. Aleyhen. A lay hen. Chicken yani. Yumurtluyor.

Tüh.

Thursday, November 8, 2012

Düşleri mi söndürdün?

Birden karardı ortalık.

"Ne oldu, düşleri mi söndürdün?" diye sordum.

"Hayır," dedi İsmail, "benim adım Orhan."

Monday, November 5, 2012

İklim

...hümkürdü Hümkürdar efendimiz.

Kırağılar inmediydi daha pırasalara.
Babannem yedirmezdi de yapmazdı yemeğini inmedikçe.

...hümküranlığının hükmü kırağı inmez ülkelere de ulaştıysa
efendimiz Hümkürdarımızın, eşeklere kalacaktır da pırasalar,
sonradan olma Arnavutlaşma eğilimleri karakaçanların belki dilcilere
belki dilimcilere (salamcılara) dert olacaktır.

Hah, belki hükmen yenik ilan eder de iklimleri, toptan çözer bunu.

(Velakin, iklim lafının o devir karşılığı nedür?)

Stad efendisi

Haşmetinden sual olunmaz stad efendisi gibi oturuyordu kedi.

Thursday, August 30, 2012

Tahta parçalarından kıymık batar aman ha

İldenhuş Eren Köse, tahta parçalarıyla oynama aşkı yüzünden iltahaplanan işaret parmağını bir Salı sabahı kaybetti. Yerel aneztezi ile olacağım diye tutturduğu ameliyatı öyle yapmayı reddetti doktorlar. Ayılmaya başladığında "hiber, estermin, eklenek, ebir ebir ebir..." gibi kimsenin ne olduğunu anlamadığı şeyler söyledi durdu. Kendisi de hatırlamadı sonra. 71 yaşındaydı. 76 yaşında şimdi.

Monday, August 6, 2012

Kil açınız.

?erzellenler'in kil açmaya başladığı günlerdi. Yıllardır 'Senden bi bok olmaz' kıvamında bakan babasının gözleri şaşkınlıktan büyüdü mü, fal taşı gibi mi açıldı, rivayet çoktur.

Kıvrım kıvrım, renk renk, boy boy objeler, kopçalar, sürüngenler ve aşırı mevzun memeler tuhafın acayibi bir Bosch tablosu gibi duruyordu kaldırımda. İlginç olan şu ki, hava kararıp sokak lambaları yandıktan sonra bile Her?ellenler toplamaya gerek görmüyordu sergiyi. Daha da ilginç olan şu ki, gidip yatsa veya meyhanelerde sürtse dahi, şoparlar ve hurdacılar dahil kimseler elini sürmüyordu kıvrım kıvrım, renk renk, irili ufaklı benzersiz hayvanlar, eşya kılıklı çarpık nesneler, rüyadan kaçmış örgütlü akıl mıcırlarına.

Derken bir gün bir kazık araç durdu serginin hemen berisinde. Şoför kılıklı koruma (koruma görevli zebani bozması) kapıyı açtı. Yemin ediyorum filmlerdeki gibi iki mis bacak in in bitmedi. Bakın benim bacaklarım ne kadar güzel, ne kadar arzulanıcı, ne kadar bakımlı vs anı mahalledeki insanların zihninde cinsel suçlara göz kırptı.

Bacakların bitiştiği beden, allahı var, başka gösterilere 52 haftalık dizi yaptırabilirdi ama konumuz bu değil.

?erzelle?ler görmedi bile. Yani o an görmedi. Elindeki Dick Tracy kitabını milyonuncu kez incelemekteydi. Kadınsa sergiyi oracıkta yiyecek gibiydi.

İşte o ara çıktı 'senden bi bok olmaz' kıvamını çoktan bırakmış babası, 'of, bu ne ya' bakışlarıyla ortaya...

Ellerini ovuşturmadı ama ovuşturacak olsaydı, ovuşturduğu, elleri olmayacaktı.

Saturday, August 4, 2012

Zorunlu

Zorlanıyor işte.

Norm boğuculuğunun eninde sonunda gelip dayanacağı yere dayandığını görmeye dayanamıyor.

Basıyor kitapların kapaklarına. Uzanıyor uzanabildiği kadar uzağa. Uzamıyor ancak süreler. Sürüp giden sadece bun.

Zorlanıyor.

Wednesday, July 25, 2012

Kıt...dındın

Yazarkıt münadındınladınız mı son zamanlarda hiç?

Tuesday, July 24, 2012

Pazartesi

...haftalık hastalık...

Tuesday, July 17, 2012

-sans-

drghmrkiççekmehımkırk.
seninyanınbenimolduğumyeryüzüyürü.
kazarfencelep.cambaz.aslıcanbazolsaydıgerekir.
kimola.
kimyonola.
kamyonolay.

Monday, July 16, 2012

Vasuwasta

Vasuwasta kıyımının mevsimi miydi yani?
Yarısı gökkuşağı, yarısı gözyaşı mimler dizdiler karşımıza.
Vitrin kasap kağıdıyla kaplıydı davardan davara...
Krapon kağıtlarının öcü, göç etmemiş yılanlara yıkıldı derken.
Ve derken, bizi ilkokul bandosuyla torpillediler.
Bir güzel.

Saturday, May 26, 2012

Asıl

İhtiyar resim, aslın nerede senin?

Tuesday, May 15, 2012

İki rekat

İki rekat yemek yiyip geleyim...

Friday, May 11, 2012



Hurafîlerin Birinci Kitabı.

Mı?




Nedensiz Metinler

Thursday, May 10, 2012

Panik

Panik yapmak üzereyim.

Neli istersin?

Uzlar, uzaklar...

Uzlar kuşandım dilime bak.

Haram gölgelerinde uzayın Krezüs sakalları uzatıyorum.

Wednesday, May 2, 2012

Yenew Dylimiz

Elbir, dilbirlek sanalladıımız yerzele yıkyıkyıktı düzgeni.

Anlamlar başkaya baalandı. Yenew şeler, söliişler gerekleşti.

Törkçe yetmicekti.

Böle start yaptı ki Yenew Dyl.

Dur su, yeter.

Bir kenti durdurmak ne kadar zordur sayın başkan.

İsteklerinle başbaşa kalmayı düşün bak, ne kadar yoruluyor kafan.

Dedim ki boşver su, bunlar benler ve bize yeter.

Monday, April 30, 2012

Öne

Birkaç saniye öne geçseydin keşke.
Ya da ben. Birkaç sene. Seneler.

Sunday, April 29, 2012

Memeliyiz

Hatırlayın: Memeliyiz.

Gecikmemeliyiz. Geciktirmemeliyiz. Gerilememeliyiz. Germemeliyiz. Dönmemeliyiz. Döndürmemeliyiz. Esmemeliyiz. Kesmemeliyiz. Küsmemeliyiz. Küstürmemeliyiz...

Memeliyiz işte.

İtişmemeliyiz.

Kefeyrûk Gariplikleri #3

Bir Kefeyrûk türküsü olması kuvvetle muhtemel dediler:

"Kardan çıksa gelse Gazi Sultan,
dikse tuğu otağı, şu karşıki Kefeye.

Hannim gel, hannim git.

Bal koysam göynüme, yanına varmaya
İki teke, bir ala meke döşün yarmaya.

Hannim gün, hannim tan.

Esse de esse..."

Arkasını bilmiyorlar.

Ya da bildirmiyorlar.

Sal. Hiç.

Saliyotte, hayatın dikine dair hiç ama hiç bir fikrinin olmadığını biliyorsun değil mi? Ne kalkış ne oturup duruş götürecek seni iki cep iki cihar öteye. Hiç gitmediğin öteden, beriye gelmen hiç mümkün olmayacak. Sen bir karataşsın Saliyotte. Hiç tavaf edenin olmadığı gibi, hiç kimsenin kıblesi de olman söz konusu değil. Aşiretlerarası bir kavganın öznesi hiç olmayacaksın hiç yaşamadığın bucaklarında yerkürenin. Evren senin hiç farkında değil Sal, hiç umurunda değilsin hiçbir iotanın. Hiçsin.

Friday, April 27, 2012

Damar

Keskinsurat şebekli kravatını hiç böyle zurcalamazdı, yanılıyorsam söyle. Söyle ki elimin tersiyle itmeyeyim birtakım olasılıkları. Yanıma yamacıma çömerse, salmayayım çomarı şoparı şamarı üzerine. Damarı unuttun. Unutulmaz. Damar tuzlama mı olsun?

Seçilmişvaka Hüseyin

Kurdaklı, ne o surat?

Abi Seçilmişvaka Hüseyinseksenyedi'yi hatırlıyor musun? O çevirdi yolda, duvar dibine çekti. Yoksa selam verip geçecektim. Belki selam bile vermezdim de, 

Uzatma ne dedi onu söyle. 

Aliellibeş rötarlı gelecek, hakkınızda iyi olmaz, hazırlanın dedi.

 Nerden biliyormuş rötaryenli geleceğini? Düşündün mü? Sordun mu? Sormayı akıl ettin mi?

...

Etmedin tabii. Zaten bu suratını görmek için söylemiş bunları sana. Uyan.

 Uyan? Uyan. Haa. Günaydın, çay koydun mu? Saat kaç oldu?

Rol olacaksam...

Öyle bakıp kalma, gel ortağım ol, birlikte delelim ağları Ferhan ile Şiir Tahrir ile Zümre, Leyli ile Meccani misali...

Rol olacaksam ses olmak istemem ben, et olmak isterim.

Ne düşünüyorsan ol ben sakınmamı, söyledim.

Düşünmediğimi olurum, karar vereyim hele.


Odada niye kalmamış bu?

Wednesday, April 25, 2012

Git gel.

Aramak yok. Bulmak var.

Soru yok. Cevap var.

Gitmek yok. Dönmek var.

Var yok. Yok var.


Sunday, April 22, 2012

Kefeyrûk Gariplikleri # 2

Kefeyrûk Erdesi denen garip lalenin (?) yarı karanlık iki kare fotoğrafını gördüm diyebilirim sana. Göstereni söyleyemem. Göstermiş olurum birilerine ki, üçümüzün da sonu olur, bu da son olmaz...

Lale gibi işte. Yahut, bildiğim şeylerden en çok laleyi andırıyor. Ama gösteren, gelinciğe benzeyenini de duymuşmuş.

Hayal meyal bir minik balık var gibi yaprağın (?) sapa (?) bitiştiği yerde. Yaprağın (??) ardında ama balık (?)...
Gözünün (?) olduğu [gözü olduğunu düşündüğüm] yerde bir minik ışık seziliyor. Yayılmamış yüzeye, direk gelmiş objektife. Dijital olmasa, ya banyoda ya baskıda delindi bir şey diyeceğim ama telefondan baktım fotoğrafa. Onun displayinde bir piksel bozuksa bilmem. Ama ikinci karede de vardı. Ve açı değişikti, ve piksel aynı yerde değildi. Demek ki piksel değildi.

Neyse.

Balığın, Erde'de belirmesinden üç gün sonra, tan ağarırken toprağa düştüğünü, bir iki zıplamayla malûm dereye kavuştuğunu, bir süre hiç kıpırdamadan öylece durup sonra nereye gidiyorsa hızla gözden kaybolduğunu söylemişler bana gösterene.

Balık yemezmiş Kefeyrûk. Elini sürmezmiş. Çiçek dikerse saksıya veya kapı önüne, 'Buyur ya Sultan Gazi, bitmesin Erde bu yerde, yerim yer sözüm söz; çiçek çiçekliğine, pullu dere taşına; medet, gelmesin başıma...' der okuyup üflermiş.

Alt yazısız

Müdik h'okkey mi ayıbey? Bardon, aybey.

Höst lan. Langsam. Höstterreich Bundeskopf.
Nerelisin lan sen?

Kırk aramiler, kırkının karkası arkası arabîler

Boşuna umutlanmayalım, bunlar öldürsen birarayagelmeyeceksözcükler. Ama yanımda götürmek zorundayım bak:

- Kılağısı alınmamış bir anahtar
- Leblebisi aşağılansa ağlar bir innameki
- Gergin bir gergef ama turp rendesi aslında hayali
- Salgın saçak eğrek bacak bir bando hayhülesi
- Nerdengi ezgiçleri, boy boy
- Teravent hülasası, taneli aşber

Ve daha sırasını bekleyen nicesi.

Hava soğuk.

Hava, havada asılı duran soğuktan olacak, soğuk olacak.
                                                              Hıdır Atargüneş

Saturday, April 21, 2012

Grup golf oynamaya hazırmış.

Bunları içeceğiz, aralarında delil var mı? derken uyandırıldım. Grup sizinle golf oynamak için hazır efendim dedi çocuk. Golf mü? Grup mu? Benimle mi? Soğanı fazla mı kaçırmiştım acaba? Hurşide yandaki yatakta belli belirsiz horluyordu.

Wednesday, April 18, 2012

Olmak deme işte

Olmak o olmak mı, bu olmak mı?

Bo-ğul-mak düpedüz, dipediz.

Göz. Gez.

Gölçek

Gelayip Kamburunun gölçekte sırım sırım zebellahların beklediği kurma ağaçlarını bilir misin?

Altlarında çok gömüz satmışımdır, sanırsın bulunmaz develer. Görgüçü hümba, alaiti kirlek, hükmüne dünden yeniktir aslında.

Bakarsın tuz yalar, bakmazsın hıçınır şöyle kocaman kocaman.

Gömüz gütmesi de hançer kaşımak gibidir ha. Bir kaydı mıydı derinin altına, dirinin sonuna kadar yan yan gidersin eyle.


Monday, April 16, 2012

Alt turumcular

Alt turumcular pek yaman olmuş Kezapek teyze.
Ama şu heşbenek çocuğu bi çağırmadın kahvaltıya,
eskiyecek çubuklu pijamaları.

Sunday, April 15, 2012

Kefeyrûk gariplikleri # 1

Kefeyruk, ne mevsim olursa olsun, akmazmış da dururmuş gibi sessiz geçen bir ırmağın koynundadır. Garipliklerin ana yurdudur anlayana. Ne ki, herkesi almazlar içlerine; anlayış göstermek gerek. Sokmazlar köye, bir çitle çevrilidir, inanmazsınız.

Uzaktaki akrabalara yemin billah söz verdirilip sızan bir dizi şey vardır, onlar dahi kapalı kutudur. Başı varsa sonu tuhaftır. Sonu bir yere varacak sanırsın, başı unutturur insana nihayetinde.

"Kadim iki tepeye yaslı armudi kefeyi gördükte, Sultan Gazi, bir buyruk buyurmuş." rivayeti nicedir yörenin malı olmuş mesela. Oysa ne bir ferman çıkmış bu yönde bir yerlerden, ne çabalar sonuç vermiş bilinen Çelebi seyahatnamelerinde küçük de olsa bir ipucu bulma gayretleri vesaire. Sultan kim, niye Gazi belli değil. Buyruk ne demiş, bilen yok. Kefe Buyruk gide gele olmuş Kefeyrûk.

"Basitler", dışa sızmış birkaç olağanlıkmış. ilk sıradaki, niye Basitler denmiş diye sordurmaz bile.

Çobanın biri dönmemiş bir gün otlaktan. Sürü kendiliğinden köyün meydanında bitince, anlamamışlar önce, nedir.

Devrisi gün, ırmağın ikinci kıvrımında, su yanı yosunlu kocataşın üstünde, uçmasın deyi üstüne koca bir taş konmuş eski yazı bir risale bulmuşlar.

"Uçmak, çaredir vesselam. Eskaza..." kadarını okuyabilmişler.

Parka mı

Gocuk mu istedin?
         Yatma karlarda.
      Sakın.

KÇ - ÇK

Ah Myalim... Bir sözünüz yeterdi de artardı bize. Gelenler 8'er yumurta alsınlar, geçerken hiç sağ yana bakmasınlar, Korak Çanağına mı Çorak Konağına mı ne çalıp yumurtaları üstüne tükürsünler dediğiniz gün şrrrak diye kesildi ama hırka satışları. Koyunlar kırkılmaz oldu ardından çünkü yünün yüzüne bakan kalmadı.

Velakin yumurta öyle mi ya! Tavuklar 5'er altına vurdu.

Korak Çanağında mı Çorak Konağında mı ne, kokudan durulmaz oldu.

Friday, April 13, 2012

Pas hatası hataları.

İçtiler. Ve sustular.

Pas hatalarının vahşetine iliştiler.

Gevrilmez edimlerin kefaretinden göçtüler.


Thursday, April 12, 2012

dlb

Atalaaaar sa-hi-biiiin-de teeek-li-yorummm

Wednesday, April 11, 2012

Kapıda saika.

Ya, Melocan! İp, çoktan kıvamında ve de françoz kederli.

Ama ne çabuk ki unuttun, göbek şeklinde aya gittik biz o gün; 6 kişi ve 2 köpek...

Dergahın kapısında beklemekteydik iki gündür.

Saika demeye kalmadı, kamaştı kulaklar.

Eller kama, pala ve pıçakta olsaydı önce ben bilirdim.

Süngü ve nacak zaten yoktu. Hiç de olmayacak.

Tuesday, April 10, 2012

Bakman

Hengamesi içtir kişimin, gafa bakılmaz; kafaya kakılmaz.

Yok ki yok, değil.

Haşabî aklın erdiği yoktur.

Girella (la uzun okunacak) engesince süzülen süzülen ederinden ise hiç haberi olmamıştır.

Antaşıl kukalara ibibik dikmesi için annesine rüşvet mi verseydi diyenler yok değil.

Konu ribayet raconuna göre kandöküm aylarında ele avuca alınacaktır umarım.

Hayatta hiçbir şey olmak zorunda olduğu gibi olmak zorunda değildir dizisi, kelam 2

Öyle bir şey yok diye bir şey yoktur.

Sunday, April 8, 2012

Özkeza...

Bırılım kindardır. Eyelan damlarında sarkıt yetiştirir ama. Ekirbal ve şamar kinetiği belirginleşedursun, bakıl bakıl ve hicab et diyerek ağladığı söylenir.

Niye kin? Neye? yahut.

Öpülgen, öberra ve özlencihal başlarında durdukça duracaktır sonuçta...

Kinayet işlenir bir suç olmayacaktır uzun meseller boyunca.

Friday, April 6, 2012

Ateş ve pres

Ateşin ve stresin bebekleriydiniz.

Anılarınızı süt dişleriniz gibi döktünüz.
Orada burada.

Ve bakmadınız ardınıza. Hiç ki hiç.

Ardınız da ne ard ama!

Ataş ve presin şebekleri oldunuz.

Rejimsörün sonu olan paragraf buydu

Çıtırcık kuşlarıbaşı İkbal...

1.70 yaşlarındaydı. Göstermiyordu.

Yarı füs çeyrek mital gürledi. Apansız ve hikmeti engin derin.

Ellerim ayaklarıma buz kesti lapa lapa inlesem ayıp mı kaçacak. Herkes dönüp bana mı bakar?

Bilmiyorum ki bütün bunlara değer mi ortalıktaki?

Aloo, bu pasaj nereden ya? Senin bölümde bunların yarısı yazmıyor bendeki metinde.

Ne? Ne zaman? Bana niye haber verilmiyor?

Wednesday, April 4, 2012

Bahar

Bahar gelmiş Hatice!!!!!!

Tuesday, March 27, 2012

Akaran dip dop

Virüs Mektebi yaramaz Perşembeden sonra, Ardıç mahalline taşınmış. Görenlerin yalancısıyım.

Virüs dediysek, bilgisayar virüsü değil tabii. Elifi görse şırınga zanneden patojenlerden söz ediyoruz.

Onları, kaydırak taşlarının kör uçlarıyla dövmüş olmalıyız.

Qi

Fancus itti biyali.

Sunday, March 25, 2012

Sanki

Sanki kanki. How lame.

Kazmayalım burayı.

Burayı kazmayalım. Burayı kazmayalım.

Saturday, March 24, 2012

Muamma

Kurubakırbaşında yayılmışlar, kabak çekirdeklerini çıtlatırmışlar. Dolaklarını da mı açmışlar ne.

Kadınanam görmüş de bunları, hiç istillahını bozmadan geçmiş yanlarından, köye gitçem bohçası kolundaymış zaten.

Yıllar sonra yattığı yerden hâlâ suratlarına tükürecekmiş gibi bakıp, zaten onnarda ar olaydı öyle zümbük fıçısı gibi devirir miydiler kıçının yanaklarını dediydi.

Günahları boyunlarına, hiç hazzetmemiş bu ikisi birbirinden, ölene kadar.

Hiç anlamamışımdır niye kan kardeşi olmuşlar mahallede çocukken, ne zaman darılmışlar böyle kanlı bıçaklı.

Gönül işi miydi ki acep? Yoksa Bayat Pazarının ordaki hanın davası mı?

Friday, March 23, 2012

Ah ulan. Nedir bu?

Bunun nereye kadar uzanacağını ben de bilmiyorum işte. Kalasları uzatmışlar, çakmamışlar bile. Aralarından aşağısı görünüyor, derin, karanlık ve berbat bir koku yükseliyor küflü.

İlk gıcırtıda durakladım. Ödüm kokuya karıştı. Başka türlü olmasını beklemek beni gözünde büyütmek demek olurdu. Benim hele bu durumda hiç ama hiç büyüyecek halim yoktu. Halim berbattı daha doğrusu.

Beni kim buraya getirip yazdıysa allah kahretsindi onu. Eli kırılaydı. Ve kalas aralarından aşağı düşeydi kırıklar.

Işıklar yandı birden. Tuhaf ama yerde ne kalas vardı ne koku. Gıcırtı desen sıkı bir B&O setten geliyordu desem?

Ulan. O kırılası el yok mu, onu unufak etsem yeri ya, o yer burası değil. Ah ulan.

Sunday, March 18, 2012

Orda, yonga fabrikasının ilersinde.

Üftade'nin karanlığı hemâlem çark edip balıklama koluma girdi... Kıkırdadı.

Normal bir zamanda bundan biteviye gırgır çıkartabilirdim ama başım çatlıyordu.

Gide gele gün aşırı bir yerlere uçmuştum. Uykusuzluk, vır vır vır konuşmuş durmuş olmak ve serpme kahvaltı kıvamında dağınık başka şeyler, yıllardan beri kendi çevresinde ve iç kadastrosunda ufalıp duran kafamla kanlı bir porno çevirip duruyordu.

Ahh, dedim sıkı, gerçekten acınası bir haldi.

Çaktırmadan çakmağı çaktım. Aydınlansın keratanın karanlığı bir nebze.

                                                                                                                                           Gebze, 17 Teşrinevvel 166 (sic)

Thursday, March 15, 2012

Elkibend seraza

Şörüben kiyendi essah varid. Hikmeti devasa şarıp tiklesen.
Şarkı belirtendi ossaat ve imdi gönül karışmaz andan ötürü.

İççizik

İçim kara. Karam derin. Derim çizik.

Friday, March 9, 2012

Ah eden kendiden bulsun günahın

Yaşkıben ki ellerde gezerdim.
İdim de, yorum değil.

Yaşkabiz tılıpka kaderdir diyerek,
neyin, için, eden, peşinden taksit ve taksit
ödeyerek inlerce orcu, efareti
natamam, namertçe inletenduran...

O zaman bu zaman.

Her.

Min hayrin uayen.

Denmeyecek aminlerin duasını ben yazıyorum. Kim sandın.

Saturday, March 3, 2012

Bakınız şimdi

Gözleriniz ne kadar iri-dium. Sapır sapır saplandı kir-pi-kleriniz orama burama.

Sunday, February 26, 2012

Sushi.

Su-she. Not he.

Kaosa ver

Adını kaosa ser, hengameden ucuz kurtulalım.
Atını kaosa ver, hürkarın soruları kadük olsun.

Friday, February 24, 2012

Ey

Ettahüyatü ey puştperestler!

Kıbleniz oynaktır sizin.

Trışkadan ağlarsınız gerekirse, götünüz güler icabında.

Sunday, February 12, 2012

Rab

Rabbim beni kedi yap. Kedi yapacak zamanın yoksa, cedi yap. Ama hemen yap. Yap.

Friday, February 10, 2012

Gulaş partaş

Akılbozan yaylasına tarassut hırtosu yolladık. Ertek kıvamında, mahlek hükmünde cevaiz verdik eline. El sevindi, iller taşındı. Taş taş olalı böyle titrememişti. Heyhat, ucunda hangi eşbar hanende diye sordular.

Elcevap, hilabent suktesini bilmez misiniz? idi.

Amma velakin sükut bulan tepelerden sis saldılar.

O sis bugüne değin kalkmamıştır.

Solusan bi türlü, solumasan salçasız gulaş...

Bitmiyor yüzümüzden

Sıçandau ekberlerinde yıllardır yasemin bitmiyor. Bizim yüzümüzden.

Meçhul

Failatünü meçhul hiirler bunlar...

Buraya gömüp kaçıyorum topuklarım kıçıma vurarak.

Hazır ol

Kanadın varsa sevin,
Yüzgecin varsa soyun...

Wednesday, February 8, 2012

Partiiii...

5 yaşımızdaki aklımızın hüküm süreceği bir parti vereceğim!

Thursday, February 2, 2012

TRKPTN

Tokarkotan turbası, topalkaçan türbesi!
Korpaton tongası, torolongan bürkesi...

"Bok herif!"

...diyesim var nicesine, "Yerli yersiz öttüğün bu konudaki kitaplarımın sayısı, senin bir yılda kullandığın tuvalet kağıdından fazladır."

Monday, January 30, 2012

aint no color like the blues

Love me till i'm old and grey diyor blues parçası. adam bi dertli ki yani o kadar olur.
i don't know why diye devam ediyor ama niyesi belli değil çünkü arası kopuk.
yerini biri alacak diye korkuyormuş çıkardığım kadarıyla.

elyevm, hadise bir kopuşukluktur ki essahtan fecidir.

Nedensiz

Nedensiz Metinler ne densiz metinler. Neden Siz Metinler de diyebiliriz aslında.

Sunday, January 29, 2012

Dağlar kime ne

...ki sana diye başlardı lafa, sinir olurdum olmaz derdim böyle başlanmaz kuralı var...

Dağlardan aşağı soğuk soğuk indikçe sular, bir de koku çıkarır siz bilmezsiniz, işte onun tadı yoktu bu içimi daraltan düşünce kıymıklarında.

Kim ne derse desin takma kafana takılma diyebilmenin güzelliği de vardır o dağlarda.

Siz bilmezsiniz.

Huşû

Az sonra tan ağaracak ve iki huşû geçtikte alaca ca'adiye kuşunu salacaklar.

Aymayacak önce, sarsak atacak kendini dışarı hele bir; pırrrt savrulup bi şaşkın kanat, konacak ilk dala amma yakınsak yine de. Ha desen tutarmışın gibi.

Ca'adiye'nin gözleri o başa göre iridir, görsen. Kara bakar, kapkara. Ağarmasa tan, kapkaranlık alır seni de içine beni de.

İki huşû... Eskiden beri bilinir ki, tekindir.

Saturday, January 28, 2012

M.Z.

Büyük sualtı petrol yataklarına ilişkin mektuplara cevap yazmak ana görevimdi.

Standart bir tarzın çeşitli versiyonlarından oluşan cevap metnini her seferinde yeniden yazar, işi bilgisayarda saklanan birkaç şablona bırakmazdım. Büyük bir yazarmışım da romanın veya oyunun diyaloglarını yazıyormuşum edasıyla, işimi ciddiye alırdım.

Mine Zingüldeşş'in mektubunu uzun zaman yanımda taşımama karşın, ne yazacağımı bilemedim.

Takla alkışına zaman

Renkler ve kelepçeler ayağına uyum sağladıysa, çek ipini gitsin. Kaba bir hesapla cengaverin atından inip çalının arkasında abdest bozması nerden baksan üç ila beş tarantula taklasına alkış tutturacak zamanı sağlar. Senin böyle bir hengamede yolun hangi tarafında durduğunun ne önemi mi var?

Var diyorsam var işte. Ama arşın endaze hesap çıkar dersen tekmeyi yersin bi tarafına. Taraf ne tarafmış boylece idrak edersin de, idrarını şaşırırsın altına kaçırırsın tekmenin azametinden.

Atını bağladıysa çalıya, kes. Bağlamadıysa, pes, dikkatsizliğine yanacaktır ve çok başı ağrıyacaktır.

Wednesday, January 18, 2012

Kubbeler, yarım kubbeler.

Bazıları yüzyıllar önce yarım kalmış 8-9 kubbenin birbiriyle trigonemetrik ilişkisini, yarım çember yapmış evkadınlarına kanıtlamak için ayağa kalktım. Ayaklarımın, akıp giden buz gibi bi derenin içinde olduğunu gördüm. Çakıllar ne kadar güzel parlıyordu. Kırmızı, yeşil, mor ve mermer. Kubbeler boşuna yarım kalmamış olmalıydı. Şaziment bir adım attı, suda yanıma geliyordu her nedense. Kayacak diye düşündüm. Kaydı düşündüğüm gibi veya düşündüm diye. Bana sarılacak diye düşünmemeye çalışıyordum ki düşünmemeye çalıştığımı farketmiş gibi kollarını kullarını kucaklamak isteyen bir kraliça edasıyla açmış ama gözleri pırtlak ve yüzü acı çekerken boynuma atıldı. Arka üstü düşmeye başladım. Şaziment üstümde. Taşlar ve su altımda. Şaziment'in gözleri veya en azından göğüsleri güzel miydi, hatırlamaya çalıştım... Kubbeler boşuna yarım kalmamış olurdu bari.

Monday, January 16, 2012

Nöbetçi mi?

Sizin canî gelmemiş, nöbetçi tacizci verebiliriz ama...

Friday, January 13, 2012

Mülküne acemiler feda

Cühela yemezse de yeminden,
         gün bakî.

Deminden dümbelek
     yapsak ne lazım gelir.

Bir cırt solundayız aklın da,
oy,
     bize kaybettirse de bu durum oy.

Thursday, January 12, 2012

Mmmm. Vrrrrr.

Kafamda körulcanlar var ona göre!


Boz bulanık yap-boz

Karamsarlığa gerek yoktu belki ama böyle bir film de yapılmamıştı. Yapılmazdı. Kim kem küm yapsındı böyle bir kusturucu çirkinlikte hatta pislikte görüntüleri olan bir işi? Hem zombi fırtınasının etkileri gibi görülmesinin önünü almanın hiçbir imkanı yoktu.

(Bu noktada, pandispanyanın hani o tipik kahverengileşmiş üst (ve alt?) kabuğu vardır ya? Kabuk bile denemez belki işte o. Onun yumurta kokmayanını severim ben demenin ne yeri ne gereği var sanırım.)

Akasyalar açmıştı. Şarkının akasyalar açarken diyen bölümü hasıl olmuştu yani. Kadın şarkısı diye biz iz bırakmış bende nedense. Sende de öyle mi acaba diye sorsam kim üstüne alınır bilmem. O sünnet düğününe gidip, o şarkıyı o zaman dilimi içinde dinleyip de üzerinde düşünmüş hangi maniak (evet maniak) var ki? Akasyalar açmıştı abi. Sivrisineklerin ve tatarcıkların evlerde hâlâ flit makinesinden püsküren tuhaf DDT ile yok edilmeye çalışıldığı günlerdeydik sanki. Sanki değil düpedüz. Tasarruf bonolarının toplandığı kıytırık bürolar bile yaygınlaşmamıştı henüz. Girişimcilik lafının icat edilmediği bir dönemde girişimcilik ölçeğindeydi hani.

İşte her neyse, bubrak sorunlarının neden olduğu (bu hesapça bundan sonra gelecek şeyin 'çünkü' olması gerekecek herhalde) sorunum yetersizliği, adamların ve kadınların ve hatta bebelerin yüzlerine, boyunlarına şankrın allahı dozunda vurmuştu.

Penicilin, kilermeni, saksağan pembesi, kereviz gülleri güllacı ve sair attariye her nasıl uygulanırsa pardon tatbik edilirse edilsin, şifa bulmaları, Şifa Hamamını bulmaları ve peri kızına yalvarmaları kadar kolay olmayacaktı, olmadı da.

Tümü tümeni ellerinde baltalar, şık şık eden nalçalar ve yarım yenmiş kalçalar olduğu halde, ne kadar uzakta olduğunu bilmedikleri hatta olduğunu bile bilmedikleri sınıra doğru sallana sallana, salhanelerden geçe geçe, osura tosura gitmekteydi buna gitmek denirse. Ne denirse densin, kim ne derse desin daha doğrusu, böyle bir film yapılmazdı dedik ya.

Demez olaydık.

Helevizyon kanalları kanal tedavisi gerektirmeyi geçmiş bir lepra kolonisi olarak sabah akşam o tümeni tumanı ve gümanı oluşturuyor işte.

Bir bokluk var bu işte, işte.

Ondan yani.

Wednesday, January 11, 2012

Baş, kış

Dönüldü başa, girildi kışa...

Fikirlerimi evlatlık vereceğim

Sık sık sözü kesilen adam, can kaybından ölecekti.

Gördüğüm zulüm üzerine, fikirlerimi evlatlık vereceğim ve mirasımdan mahrum edeceğim, dedü.

Friday, January 6, 2012

Kızarsın diye

-Şendanî bulanışların taf...
-Kızarsın diye.
-Ekmek mi?
-Hayır, sen.

Tuesday, January 3, 2012

Güverte, güvertede.

- Argosso, yemeğini bitirdin mi?

- Niye, martılara mı vereceksin bitirmediysem?

- Bacağını keseceğim!

Sunday, January 1, 2012

Anzar otunun encamı inayeten ıslatmaya bakar

Kalk bakalım kara anlık güzlerin delikanlısı -veya delik anlısı da diyebilirim- ve getir şu üç ayılardan beri içilmedik anzorotu.

Anzor otu diye bir şey yok ancak bu arada.

An cak.

Cakalı bir etüketü varımış. İnayeten damlatacak mısın kurak ruhlarımızın ancak veya anında curulması sağlansın.

Curulmak ha? Curak yani. Kurak - curak.

Olurumuş da.